Kayıtlar

Mayıs, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Neden Gülümseme Olmayı Denemiyoruz?

Resim
   Ramazan hep ama hep beni en çok düşündüren aylardan biri olmuştur. Orucun üzerimde yaptığı etki, enerji düşüşü, susuzluğun getirdiği sarsıcı etki... Her defasında beni düşünmeye, birçok şeyin değerini yeniden hatırlamaya iter.    Bayrama günler kala bu yazıyı yazmak istedim.    Belki küçük de olsa bir farkındalığa yol açar diye.    Çünkü milyar dolarlık şirketler markalarının değeri düşmesin diye tonlarca kıyafet yakarken, insanlar ne oldum delisi olup saçma yerlere parayı har vurup harman savururken, kalan yemekler fütursuzca çöplere boşaltılıp dururken, etraf video karşısında saygısız söylemlerle makyaj videoları çeken ve o kullandığı makyaj malzemesinin içeriğinde Mika elementi yüzünden dünyanın bir diğer köşesinde küçük çocukların ölüm pahasına açlık korkusuyla çalıştırıldığından habersizlerle dolmuşken uyanmanın vakti çoktan geldi diye düşünüyorum.     Biz 17 saat açlığa ve susuzluğa dayanamazken, dünyada her gün bu koşullar...

Kitap İncelemesi: Yaratıcı Tür,Fikirler Dünyayı Nasıl Yeniden Yaratıyor?- David Eagleman&Anthony Brandt

Resim
müzik önerisi:  https://www.youtube.com/watch?v=9E6b3swbnWg&list=RDbZ_BoOlAXyk&index=14 kitabın belgesel tanıtımı:  https://www.youtube.com/watch?v=5gSmcL1CJMQ   Besleyici bir kitap okuyunca insan, bunu paylaşmalı, bunun üzerine konuşmalı. Hele de bu kitap insanlığa dair, geleceğe dair önemli konular içeriyorsa.    Beyin ve insan zihninin işleyişi üzerine kitaplar okumayı çok severim. David Eagleman'ın Incognito'su bana epey ilham vermiş, ufkumu genişletmişti. Ama bu defa Anthony Brandt ile ortaklaşa yazdığı bu kitap, kafamda bir sürü şeyi yerli yerine oturttu. İçerisindeki görsel materyallerde işlenen konuların daha çok pekişmesini sağladı.    Bilim, sanat ya da edebiyat... Konunun ya da alanın neresi olduğunun bir önemi yokmuş, söz konusu olan şey zihnin işleyiş biçimiyse. Kitap NASA mühendislerinin Apollo 13'ü kurtarma süreçlerinin anlatılması ile başlıyor. Ve Picasso ile bu mühendislerin arasında çok büyük bir fark olmadığını şu kısıml...

Veni, vidi, flevi.

Resim
Müzik önerisi:  https://www.youtube.com/watch?v=_VONMkKkdf4   Bu yazıma 'veni, vidi, flevi' diyerek başlamak istedim. Latince 'geldim, gördüm, ağladım' demek.   Çoğumuz belki de hayatını böyle bir akış içerisinde yaşıyor. Dünyaya geliyoruz, deneyimlerimizi görüyoruz ve ardından ağlamaya başlıyoruz. İlla gözyaşlarımızla değil üstelik. Zaman zaman eylemlerimizle, hal ve hareketlerimizle.    Ağlamayı bırakıp anlamaya başladığımızda ise, varlığımıza kavuşmaya başladığımıza inanıyorum.    Anladıkça katmanlar açılıveriyor. İlk etapta dağılsak bile, bütünleşmeye fırsat bulabildiğimizde kendi hayatımızın kahramanı oluveriyoruz.    Ama kendi hayatımızın kahramanı olmaya ne kadar hazırız?    Acılarımızı herkese ve her şeye rağmen göğüslenmeye, yargıları aşmaya, her şeye karşı dimdik durabilmeye ne kadar hazırız ve razıyız?    Nasıl ağlama aşamasından anlama aşamasına evrilebiliriz?    Belki de ilk önce aynaya baka...

Kendi Başlattığımız Fırtınalar

Resim
müzik önerisi:  https://www.youtube.com/watch?v=NqAOGduIFbg    Bu yazıma Dostoyevski'den bir alıntıyla başlamak istiyorum:    ' Cehennem nedir? Sevginin artık imkansız olduğuna dair çekilen bir acıdır.'     Tam da bu değil mi işte? Sevgi ne zaman imkansızlaşsa, tam da cehennemin ortasına düşmüş gibi olmuyor muyuz? Peki ama bunun size kendi başlattığımız umutsuz bir fırtına olduğunu söylesem. Sevgi beslenmedikçe filizlenme imkanı bulamayan bir şey. En büyük besini de ilgi. Onu ilgisiz bıraktıkça buharlaşıp gidiyor. Küçümseyince imkansızlaşıyor. İnkar edince ise cehenneme yaklaştırıyor.  Şüphesiz varlığın ve hayata duyulan motivasyonun en büyük anahtarıyken sevgi, ihtimallerle kaybolan günümüz insanı onu imkansızlaştırarak ne yapma çabası içinde? Son dönemde en çok irdelediğim şeylerden de biri bu.       Bana romantik de diyebilirsiniz, deli de, klişeleşmiş de... Ama ben ruhun varoluş üzerindeki gücüne inanlardanım. Ve ...

Sessiz Kaynak

Resim
müzik önerisi:  https://www.youtube.com/watch?v=G_BrbhRrP6g    Fırçama dökmeyi çok seviyorum bazı şeyleri.    Bazı şeyler ise ancak yazıya dökülünce anlam kazanabiliyor.    Sessiz kaynağımı düşündüm bugün. Sessiz kaynaklarımı ya da. Görünür olmayan ama herbiri her an yanımda baki kalan.    Yalnızlıklarım kadar sağlam, kalbim kadar ferah ve deneyimlerim kadar keskin olan kaynaklarımı.    Sessiz kaynaklarımı düşündükçe, ne kadar şanslı olduğumu fark ettim bu gece.    Bana çok uzakta olan ama ilham aldığım ne kadar çok kimse varmış meğer.    Sessiz kaynaklarım aslında en ama en çok ulaşamadıklarım.    Geçmişimden gelen hayaletler.    Geleceğimde olmayacaklar muhtemelen. Yanımda da. Yarınımda da. Ama sessiz kaynaklarım işte.    Onlarsız ben, Dilarce ortaya çıkamazdı.    Onlardan aldığım ilham beni bugüne getirdi.    Canımı en çok yakan onlar oldu. Hıçkıra...

Deus ex machina

Resim
müzik önerisi:  https://www.youtube.com/watch?v=Ld5JIywWSVk  Bu yazıma 'deus ex machina' diye başlamak istedim. Deus ex machina ; bir kurgu veya dramada beklenmedik, yapay veya imkânsız bir karakter, alet veya olayın senaryo akışı içinde beklenmedik bir yerde aniden ortaya çıkması, örneğin anlatıcının bir anda uyanıp her şeyin rüya olduğunu anlaması veya aniden orta ya çıkan bir meleğin sorunları çözmesi için kullanılan Latince bir söz grubuymuş.   Her birimiz aslında 'deus ex machina' yı bekliyoruz diye düşünmeden edemedim bu söz grubunu öğrenince.   Mucizelerin bizi bulma fikri o kadar tatlı geliyor ki, bazen kendimizi hayallerin içinde kaybolmuş buluyoruz. Ama bunu kurgulanmış hikayelerdeki gibi başka bir kimseden ya da başka bir unsurdan beklemek ne kadar doğru? Ya da ne kadar gerçek? Ve buna inanmaya neden bu kadar meyilliyiz?   Belki de kaçmak istiyoruz bazen.   Çünkü kaçmak hepsinden daha kolay.   Deus ex machina sadece varlığına inand...

Ad infinitum

Resim
müzik önerisi:  https://www.youtube.com/watch?v=dsU9zmnZ37g  Çok severim Şeker Portakalı'nı . O yüzden de bu yazıma ondan bir alıntıyla başlamak istiyorum: +Neden benim gibi yapmayı öğrenmiyorsun? -Sen ne yapıyorsun ki? +Kimseden hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum.     Günümüz insanı ve dur durak bilmeyen beklentileri...    Şekle takılı kalmış benliklerimiz. Yıkılınca varlığımız da yıkılır korkusuyla etrafımızı saran duvarlarımız. Zıtlıkların çatışması...     Anlayacağınız üzere, bugün zor bir gündü evet.    Çünkü insan bu gezegende değişim fikriyle yola çıkıyorsa eğer, farklı bilgilerle beslenip farklı birine dönüşmeye başlıyorsa hayat yolculuğunda, dış dünyaya çıkınca kendini cehennemde gibi hissetmeye başlıyor.     Görebildiklerimi anlatabilsem keşke diyorum. Keşke geniş pencereden bakabilse herkes diyorum. Bunu kalben istiyorum her gün. Farkına vardıklarımızla genişleyen ...

İlişkiler Manifestosu: Hepimize Yalan Söylediler

Resim
müzik önerisi:  https://www.youtube.com/watch?v=lqJlWdfl-Y4  Hem birazcık nostalji yapmak istedim hem de bugün yazacağım konuyu hakikatlerden seçmek.   Bana yalan söylediler şarkısının sözleriyle başlamak istiyorum o yüzden: Bir aleme indim yalnız,   Yerde toprak, gökte yıldız.  Bir yan susuz bir yan deniz.  İki el, bir baş verdiler,  Bir çift göz ağlar da güler.  Dört bir yanda benim gibiler.  Doğru söz içinmiş diller,  İşte kalbin sev dediler.  Bana yalan söylediler,  Bana yalan söylediler;  Kaderden bahsetmediler.  Varsın böyle geçsin ömrüm,  Neşeyle dolsun bari her günüm.  Hani benim sevdiklerim?  Hani gönül verdiklerim?  Hasret gider, ben giderim.     Genellemelerden sıyrılalı uzun zaman oluyor. Ama son dönemde karşılaştığım birkaç olay üzerine bir şeyler yazmak mecburiyetinde hissettim kendimi.     Toplumumuzdaki erkeklerin de, kızların da genelinde kronik ...

Kitap İncelemesi: Yaşam Nedir?

Resim
müzik önerisi:  https://www.youtube.com/watch?v=ctnUInoxa6k   Okumalarımdan sonra uzunca düşünmeyi, üzerine yazı yazmayı ve beni etkileyen kısımları yazarak paylaşmayı seviyorum. Hem okuduklarım aklıma daha çok yerleşiyor hem de belki aynı kitabı okumak isteyen insanlara kendimce bir ön bilgi vermiş oluyorum. Özellikle non-fiction ya da science konularında yazılmış kitaplarda buna çok ihtiyaç olduğuna inanıyorum.   Kitaba geri dönecek olursak da, uzun zamandan beri okuduğum kitaplar içinde beni en çok zorlayan oldu Addy Pross'un Yaşam Nedir? i.   İşlediği kavramlar açısından ufkumu genişletirken bir yandan da kafamda sorular oluşturdu.   Kitabın temel anlatısı aslında fizik, kimya ve biyolojinin arasındaki bağlantılara yönelik ve sistem kimyası adı verilen yeni bir dala dairdi. Çünkü zaten yazarı bir teorik kimyacı.   Ama kitapta dikkatimi çeken şey sistem kimyası değil, yazarın vurguladığı bazı kavramlardı.   Bunların en başında  teleo...

Diken ve Pamuk

Resim
müzik önerisi:  https://www.youtube.com/watch?v=rJ8PFhfoa7Q  Bir gün geliyor bütün umutların havaya karışmış toz bulutu olmuş. Yalnızsın, kendi gölgenden kaçmayı düşünebilecek kadar yalnızsın. Kaybolmayacağım diye haykırmışsın çılgın kalabalıklara ama çoktan kaybolmuşsun bile. Boğuluyorsun ve. Kendi oluşturduğun gerçeklik mi seni boğan şey yoksa varlığın mı onu bile bilmiyorsun.     Böyle anlarda mı olur gerçek doğum? Yoksa böyle anlarda mı belli eder karakterin kendisi varlığını?  Anladıkça rahatlaması gerekmez mi zihnin, neden ben anladığımı hissettikçe daha çok karışıyorum?    Kaçamazsın demek geliyor içimden kendime. Kaçamazsın. Kendinle yüzleşmen gereken yanlardan kaçamazsın. Kendi sert dikenlerinden kaçamazsın. Kafanın karışmasının nedeni belki de tam da budur diyorum.    Bu gezegende kendine yalan söyleyebilen tek tür olduğumun bilincine yeniden varıyorum. Ve karışıkların kökenini buluyorum.    Bir önemi yok deneyi...

Uygarlaşmamış Olmanın Bedeli Nevrozla Ödenir

Resim
müzik önerisi:  https://www.youtube.com/watch?v=fy2ZF2ks-9E   Arkada çalan ve size de önerdiğim müzik, dumanı tüten çay, bir dost sohbeti sonrasında biriken düşünceler... Mutluyum. Ve hafiflemek istiyorum, konuştuklarımızı aktarmak istiyorum. Sağolsun klavyem yardım ediyor.   İnsanlar olarak kendimizi kabul etme konusunda evrimleşmiş bir organizma değiliz. Belki de en çok bu yüzden acı çekiyoruz. Yazılarımda çokça yer verdiğim ve günümüz toplumda da her yerde asılı olan bir kavram olsa da ' kendini kabul etmek',  neden toplumun içinde kabul göremiyor, içselleşemiyor bunu sorguluyorum. Mesela iki insan olsa ve bu iki insanın birer bahçesi olsa, biri bahçesinin toprağını her haliyle kabul edip ona ekim yapmaya devam etse , diğeri de ondan minik kusurlarından dolayı nefret ettiği için çorak ve bakımsız bıraksa, hangisinin kazançlı çıkacağının hepimiz biliyoruz. Ama söz konusu olan kişi kendimiz olunca, kendimizi kabul etmeyerek, bu basit örneklemenin sonucunda bahçes...