Veni, vidi, flevi.

Müzik önerisi: https://www.youtube.com/watch?v=_VONMkKkdf4

  Bu yazıma 'veni, vidi, flevi' diyerek başlamak istedim. Latince 'geldim, gördüm, ağladım' demek.
  Çoğumuz belki de hayatını böyle bir akış içerisinde yaşıyor. Dünyaya geliyoruz, deneyimlerimizi görüyoruz ve ardından ağlamaya başlıyoruz. İlla gözyaşlarımızla değil üstelik. Zaman zaman eylemlerimizle, hal ve hareketlerimizle.
   Ağlamayı bırakıp anlamaya başladığımızda ise, varlığımıza kavuşmaya başladığımıza inanıyorum.
   Anladıkça katmanlar açılıveriyor. İlk etapta dağılsak bile, bütünleşmeye fırsat bulabildiğimizde kendi hayatımızın kahramanı oluveriyoruz.
   Ama kendi hayatımızın kahramanı olmaya ne kadar hazırız?
   Acılarımızı herkese ve her şeye rağmen göğüslenmeye, yargıları aşmaya, her şeye karşı dimdik durabilmeye ne kadar hazırız ve razıyız?
   Nasıl ağlama aşamasından anlama aşamasına evrilebiliriz?
   Belki de ilk önce aynaya bakarak. Aynadaki yansımamızın bize hissettirdiklerinden yola çıkarak. Hissettiğimiz şeylerin yönlendirmelerine bakarak...Bazen herkesi, her şeyi, bütün tabuları yıkıp en ama en büyük kararları verebilecek cesareti göstererek. Ve en çok da kendine, sonra da ailene sahip çıkarak.
   Bireyi savundum uzunca bir süre. Bireyselliği, bireyin özgürlüğünü, tek ve tek başına olabilmenin haklı gururunu. Ama hayatın açtığı yeni bir katman ve anlayış bana daha önce hiç karşılaşmadığım birkaç şey öğretti. Bunlardan ilki her zaman ama her zaman yapıcı olmak. Çünkü aile dediğimiz şey okullarda da defalarca tekrarlandığı gibi en küçük kurum. Ve bir fabrika gibi aslında. Sadece daha çok duygu barındıran ve insani bir organizasyon. Ve her açıdan güçlü olması demek, duyguların konuşulduğu bir bağlam sağlanması demek, insanın içinden sağlık ve denge fışkırması demek. Özetle bireyselliğin var olmasına ortam hazırlayan ve onu besleyen bir aile anlayışı aslında bütün gezegenin kurtulması demek.
    Eskiden aile yapıları yüzünden bireyin var olamadığını savunurdum. Ama artık anlıyorum ki bireyler var olamadığı ve farkındalıkları yetmediği için aileler de tam anlamıyla yok. Dolayısıyla ülkemizdeki bazı kurumlarda... Kısacası bu kısır döngüyü kırabilmemiz lazım ki, şu yukarıda söz ettiğim ağlama aşamasından anlama aşamasına geçebilelim.
   Neşe ile kalın.
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dualite: İçimdeki Orman

Cesur Yürek

Mavi ve Anka Kuşu