Kitap İncelemesi: Yaşam Nedir?
müzik önerisi: https://www.youtube.com/watch?v=ctnUInoxa6k
Okumalarımdan sonra uzunca düşünmeyi, üzerine yazı yazmayı ve beni etkileyen kısımları yazarak paylaşmayı seviyorum. Hem okuduklarım aklıma daha çok yerleşiyor hem de belki aynı kitabı okumak isteyen insanlara kendimce bir ön bilgi vermiş oluyorum. Özellikle non-fiction ya da science konularında yazılmış kitaplarda buna çok ihtiyaç olduğuna inanıyorum.
Kitaba geri dönecek olursak da, uzun zamandan beri okuduğum kitaplar içinde beni en çok zorlayan oldu Addy Pross'un Yaşam Nedir? i.
İşlediği kavramlar açısından ufkumu genişletirken bir yandan da kafamda sorular oluşturdu.
Kitabın temel anlatısı aslında fizik, kimya ve biyolojinin arasındaki bağlantılara yönelik ve sistem kimyası adı verilen yeni bir dala dairdi. Çünkü zaten yazarı bir teorik kimyacı.
Ama kitapta dikkatimi çeken şey sistem kimyası değil, yazarın vurguladığı bazı kavramlardı.
Bunların en başında teleonomi geliyor. Teleonomi, yaşamın her zaman belirli bir amaca yönelik olduğunu nitelendiren bir kavram. Ve evet kozmik imalar taşıyan 'teleoloji' sözcüğünden esinlenilerek biyologlar tarafından ortaya atılmış.
Sonrasında ise en çok hoşuma giden ve ilham aldığım kısımlardan biri de, yaşamın dinamik karakterine dair yazarın bahsettiği şeylerdi. Mesela yıllar sonra bir arkadaşınızı gördüğünüzde, o arkadaşınızın neredeyse bütün hücreleri değişmiş oluyor ve aslında gerçekte o arkadaşınızı görmüyor oluyorsunuz, maddesel anlamda.
Bir de yazarın kitabında 'anlamayı anlamak' adını verdiği kısımda, tümevarımcı yaklaşımı ele alış biçimini çok beğendim. Örüntülerle kavramları tanımlamak diye özetlemiş tümevarımcı yaklaşımı ve hepimizin kullandığı bir yaklaşım biçimi olduğunu da belirtmiş. Örüntüler karmaşıklaştıkça, matematiğe başvuruyoruz zaten. Yazar Einstein'a ithaf edilen şu sözü de eklemeden edememiş ama: 'Önemli sayılan her şey sayılamaz ve sayılabilen her şey de önemli sayılmaz.'
Yaşam tanımları üzerinde de durmuş yazar. Ve şimdiye kadar bulunmuş yaşam tanımlarının hiçbirinin yeterli ölçütlerde tutarlılık sağlayamadığı iddiası içinde. Kitabın çoğu kısmında bu fikrin hakim olduğunu söyleyebilirim.
Ayrıca kitabın sonlarına doğru vurgulanan: 'Yaşamı eşsiz bir fenomen kılan, yaşamın malzemesi değil organizasyonudur.' düşüncesi de beni derinden etkiledi.
Ve en güzel kısımlardan biri de şuydu, yazar biyolojide bulunan DNA kavramının, kimyadaki yokluğunu söyle nitelendirmiş: 'Biyolojik bağlamda ''bilgi'', kimyasal bağlamda ''özgül bir katalizörden'' başka bir şey değildir.'
Yazar kitabı özetlercesine şu şekilde sonlandırmış: ''Bu kitabın amacı, Schrödinger'in klasik sorusu da dahil olmak üzere yaşamla ilgili sorulardan en temel olanların yanıtlarının sonunda erişebilir hale geldiğini göstermekti. Bilimin ve özellikle tümevarımcı yöntemin olağanüstü güçleri, yaşamlarımızda ve dünyayı kavrayışımızda bir asır önce bile öngöremediğimiz ölçüde devrim yarattı. Darwin'in biyolojik düşüncede başlattığı devrimden sistem kimyasındaki yeni gelişmelere kadar uzanan son 150 yıldaki olağanüstü bilimsel ilerlemeler sayesinde biyoloji ve kimya sonunda birleşiyor, tek bir disiplin halinde bütünleşiyor. Darwinci devrim artık nihai hedefine, Charles Darwin'in 130 yıl önce öngördüğü hedefe, biyolojik bilimlerin de fiziksel bilimlere entegre edilmesine yaklaşmış görünüyor. İki bilimin bu birleşmesi, yaşamın ne olduğunu, neden ortaya çıktığını, yaşam ağacında gezegenimizdeki tüm öteki canlılar gibi incecik bir dal parçası olan biz insanların madde dünyasıyla ve bir bütün olarak evrenin kendisiyle nasıl bir ilişki içinde olduğumuzu ve Darwin'in ortaya koyduğu manzaranın affetmez acımasızlığına karşın neden birbirimize bağlı olduğumuzu, neden derin bir anlamda bir ve tek olduğumuzu-bilimin kendisinin koyduğu sınırlar dahilinde- kavramaya başlayacağımız anlamına geliyor. Bu temel yaşam bağı, insanlığın -Stephen Hawking'in deyimiyle ''mütevazı ölçülerde bir gezegen üzerindeki kimyasal pislik'' olan varlığın- geleceği için umut ışığı olabilir mi? Bunu ancak zaman gösterecek.''
Konuyla özel olarak ilgilenenler için yazarın akademik çalışmalarını anlattığı ve sistem kimyasını detaylı bir biçimde açıkladığı videoların linklerini bıraktım, eğer kitabı hakkıyla okumak istiyorsanız, izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum:
https://www.youtube.com/watch?v=SNiiLfB8s0s (part1)
https://www.youtube.com/watch?v=zkGb12xBKlM&t=6s (part2)
Neşe ile kalın.
Okumalarımdan sonra uzunca düşünmeyi, üzerine yazı yazmayı ve beni etkileyen kısımları yazarak paylaşmayı seviyorum. Hem okuduklarım aklıma daha çok yerleşiyor hem de belki aynı kitabı okumak isteyen insanlara kendimce bir ön bilgi vermiş oluyorum. Özellikle non-fiction ya da science konularında yazılmış kitaplarda buna çok ihtiyaç olduğuna inanıyorum.
Kitaba geri dönecek olursak da, uzun zamandan beri okuduğum kitaplar içinde beni en çok zorlayan oldu Addy Pross'un Yaşam Nedir? i.
İşlediği kavramlar açısından ufkumu genişletirken bir yandan da kafamda sorular oluşturdu.
Kitabın temel anlatısı aslında fizik, kimya ve biyolojinin arasındaki bağlantılara yönelik ve sistem kimyası adı verilen yeni bir dala dairdi. Çünkü zaten yazarı bir teorik kimyacı.
Ama kitapta dikkatimi çeken şey sistem kimyası değil, yazarın vurguladığı bazı kavramlardı.
Bunların en başında teleonomi geliyor. Teleonomi, yaşamın her zaman belirli bir amaca yönelik olduğunu nitelendiren bir kavram. Ve evet kozmik imalar taşıyan 'teleoloji' sözcüğünden esinlenilerek biyologlar tarafından ortaya atılmış.
Sonrasında ise en çok hoşuma giden ve ilham aldığım kısımlardan biri de, yaşamın dinamik karakterine dair yazarın bahsettiği şeylerdi. Mesela yıllar sonra bir arkadaşınızı gördüğünüzde, o arkadaşınızın neredeyse bütün hücreleri değişmiş oluyor ve aslında gerçekte o arkadaşınızı görmüyor oluyorsunuz, maddesel anlamda.
Bir de yazarın kitabında 'anlamayı anlamak' adını verdiği kısımda, tümevarımcı yaklaşımı ele alış biçimini çok beğendim. Örüntülerle kavramları tanımlamak diye özetlemiş tümevarımcı yaklaşımı ve hepimizin kullandığı bir yaklaşım biçimi olduğunu da belirtmiş. Örüntüler karmaşıklaştıkça, matematiğe başvuruyoruz zaten. Yazar Einstein'a ithaf edilen şu sözü de eklemeden edememiş ama: 'Önemli sayılan her şey sayılamaz ve sayılabilen her şey de önemli sayılmaz.'
Yaşam tanımları üzerinde de durmuş yazar. Ve şimdiye kadar bulunmuş yaşam tanımlarının hiçbirinin yeterli ölçütlerde tutarlılık sağlayamadığı iddiası içinde. Kitabın çoğu kısmında bu fikrin hakim olduğunu söyleyebilirim.
Ayrıca kitabın sonlarına doğru vurgulanan: 'Yaşamı eşsiz bir fenomen kılan, yaşamın malzemesi değil organizasyonudur.' düşüncesi de beni derinden etkiledi.
Ve en güzel kısımlardan biri de şuydu, yazar biyolojide bulunan DNA kavramının, kimyadaki yokluğunu söyle nitelendirmiş: 'Biyolojik bağlamda ''bilgi'', kimyasal bağlamda ''özgül bir katalizörden'' başka bir şey değildir.'
Yazar kitabı özetlercesine şu şekilde sonlandırmış: ''Bu kitabın amacı, Schrödinger'in klasik sorusu da dahil olmak üzere yaşamla ilgili sorulardan en temel olanların yanıtlarının sonunda erişebilir hale geldiğini göstermekti. Bilimin ve özellikle tümevarımcı yöntemin olağanüstü güçleri, yaşamlarımızda ve dünyayı kavrayışımızda bir asır önce bile öngöremediğimiz ölçüde devrim yarattı. Darwin'in biyolojik düşüncede başlattığı devrimden sistem kimyasındaki yeni gelişmelere kadar uzanan son 150 yıldaki olağanüstü bilimsel ilerlemeler sayesinde biyoloji ve kimya sonunda birleşiyor, tek bir disiplin halinde bütünleşiyor. Darwinci devrim artık nihai hedefine, Charles Darwin'in 130 yıl önce öngördüğü hedefe, biyolojik bilimlerin de fiziksel bilimlere entegre edilmesine yaklaşmış görünüyor. İki bilimin bu birleşmesi, yaşamın ne olduğunu, neden ortaya çıktığını, yaşam ağacında gezegenimizdeki tüm öteki canlılar gibi incecik bir dal parçası olan biz insanların madde dünyasıyla ve bir bütün olarak evrenin kendisiyle nasıl bir ilişki içinde olduğumuzu ve Darwin'in ortaya koyduğu manzaranın affetmez acımasızlığına karşın neden birbirimize bağlı olduğumuzu, neden derin bir anlamda bir ve tek olduğumuzu-bilimin kendisinin koyduğu sınırlar dahilinde- kavramaya başlayacağımız anlamına geliyor. Bu temel yaşam bağı, insanlığın -Stephen Hawking'in deyimiyle ''mütevazı ölçülerde bir gezegen üzerindeki kimyasal pislik'' olan varlığın- geleceği için umut ışığı olabilir mi? Bunu ancak zaman gösterecek.''
Konuyla özel olarak ilgilenenler için yazarın akademik çalışmalarını anlattığı ve sistem kimyasını detaylı bir biçimde açıkladığı videoların linklerini bıraktım, eğer kitabı hakkıyla okumak istiyorsanız, izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum:
https://www.youtube.com/watch?v=SNiiLfB8s0s (part1)
https://www.youtube.com/watch?v=zkGb12xBKlM&t=6s (part2)
Neşe ile kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder