Sıra Dışı Bir Kaya
müzik önerisi: https://www.youtube.com/watch?v=ECNh2wA_AOM&list=PLUvycHv9ValZjnRLUoOkIkISnXHZAv4P7&index=35
'Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür oğul. Hırsımız, sabırsızlığımız, bencilliğimiz. Önce bu yüzden küçülür sonra da dünyayı çok büyük görürüz.' der Şeyh Edebalı Osman'a Tarık Buğra'nın o müthiş eseri Osmancık'da.
Özellikle 'A Strange Rock' belgesel dizisini izledikçe Şeyh Edebalı'nın bu sözleri gittikçe içselleşti içimde. Öyleyse 'A Strange Rock' dan bahsedeyim önce birazcık sizlere. Bu National Geographic'e ait bir belgesel dizisi. Anlattığı şey ise dünyamız. Ama bunu 8 tane uzaya gitmiş astronotun gözünden ve bir sürü kenarda kalmış ya da daha önce duymadığımız bilgilerin ışığında yapıyor. Anlatıcısının Will Smith olması ayrıca artı bir puan kazandırmış bence :)
Çok fazla spoiler vermek istemesem de mesela ilk bölümde ele alınan konulardan biri oksijen. Dünyanın atmosferindeki oksijen oranının asla ama asla değişmediğini biliyor muydunuz? Hep ama hep %20.95. Ve bu oran eğer düşerse boğuluruz, artarsa da yanarız. Yani yaşadığımız bu gezegende öyle muazzam bir denge var ki, bunun çoğu zaman bilincinde bile olmamız üzücü. Amazon ormanlarının üzerindeki bulut nehirleri, okyanuslardaki algler, sayamayacağımız kadar çok canlı türü, gezegendeki hareketlilik... Bütün saydığım bu şeyler öyle muazzam bir etkileşim içinde ki, gezegendeki oksijen oranı asla ama asla değişmiyor ve bizler de böylelikle yaşamaya devam ediyoruz.
Hatta geçen gün hayattan epeyce bunalmış bir arkadaşımla konuşuyorduk. Konu dünyaya ve insanların hırslarına geldi en sonunda. Ben de ona Sokrates'den ilham alarak 'Bildiğimiz tek şey özünde hiçbir şey bilmediğimiz.' dedim. Yani dünyadaki en zengin, en başarılı, en akademik olarak tatmin olmuş insan olsak bile, dünyanın yapısı ve evrene karşı o kadar aciz ve karınca konumundayız ki, özünde hiçbir şey bilmediğimizi bilmek tek çözüm. Çünkü o putlaştırarak farklı noktalara koyduğumuz insanların, makamların, mevkilerin ya da okulların hangi birinin gücü dünyanın oksijen oranını değiştirmeye yeter? Hangi birinin gücü dünyanın eksen eğikliğini değiştirebilir. Hangi biri ölümden sonrasını deneyimlemiş? Tıpkı Mehmet Erdem'in seslendirdiği o şarkıdaki gibi 'Herkes aynı hayatta, kendini bir şey sanma, ne kadar çok bilirsen o kadar bela başa.'
Konuyu toparlamak gerekirse, bugün kendinize bir güzellik yapmak istiyorsanız buna 'A Strange Rock' belgeselinden başlayabilirsiniz. Aaa ama biz onu çoktan izledik, sen geriden geliyorsun kız Dilarce diyorsanız da, bahsi geçen belgeselden aldığınız ilhamları hatırlayıp, kendinize bir kez daha Şeyh Edebalı'nın dilinden Tarık Buğra'nın yazdığı şu güzel satırları okuyarak bazı şeyleri hatırlatabilirsiniz.
'Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür oğul. Hırsımız, sabırsızlığımız, bencilliğimiz. Önce bu yüzden küçülür sonra da dünyayı çok büyük görürüz.'
Neşe ile kalın.
'Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür oğul. Hırsımız, sabırsızlığımız, bencilliğimiz. Önce bu yüzden küçülür sonra da dünyayı çok büyük görürüz.' der Şeyh Edebalı Osman'a Tarık Buğra'nın o müthiş eseri Osmancık'da.
Özellikle 'A Strange Rock' belgesel dizisini izledikçe Şeyh Edebalı'nın bu sözleri gittikçe içselleşti içimde. Öyleyse 'A Strange Rock' dan bahsedeyim önce birazcık sizlere. Bu National Geographic'e ait bir belgesel dizisi. Anlattığı şey ise dünyamız. Ama bunu 8 tane uzaya gitmiş astronotun gözünden ve bir sürü kenarda kalmış ya da daha önce duymadığımız bilgilerin ışığında yapıyor. Anlatıcısının Will Smith olması ayrıca artı bir puan kazandırmış bence :)
Çok fazla spoiler vermek istemesem de mesela ilk bölümde ele alınan konulardan biri oksijen. Dünyanın atmosferindeki oksijen oranının asla ama asla değişmediğini biliyor muydunuz? Hep ama hep %20.95. Ve bu oran eğer düşerse boğuluruz, artarsa da yanarız. Yani yaşadığımız bu gezegende öyle muazzam bir denge var ki, bunun çoğu zaman bilincinde bile olmamız üzücü. Amazon ormanlarının üzerindeki bulut nehirleri, okyanuslardaki algler, sayamayacağımız kadar çok canlı türü, gezegendeki hareketlilik... Bütün saydığım bu şeyler öyle muazzam bir etkileşim içinde ki, gezegendeki oksijen oranı asla ama asla değişmiyor ve bizler de böylelikle yaşamaya devam ediyoruz.
Hatta geçen gün hayattan epeyce bunalmış bir arkadaşımla konuşuyorduk. Konu dünyaya ve insanların hırslarına geldi en sonunda. Ben de ona Sokrates'den ilham alarak 'Bildiğimiz tek şey özünde hiçbir şey bilmediğimiz.' dedim. Yani dünyadaki en zengin, en başarılı, en akademik olarak tatmin olmuş insan olsak bile, dünyanın yapısı ve evrene karşı o kadar aciz ve karınca konumundayız ki, özünde hiçbir şey bilmediğimizi bilmek tek çözüm. Çünkü o putlaştırarak farklı noktalara koyduğumuz insanların, makamların, mevkilerin ya da okulların hangi birinin gücü dünyanın oksijen oranını değiştirmeye yeter? Hangi birinin gücü dünyanın eksen eğikliğini değiştirebilir. Hangi biri ölümden sonrasını deneyimlemiş? Tıpkı Mehmet Erdem'in seslendirdiği o şarkıdaki gibi 'Herkes aynı hayatta, kendini bir şey sanma, ne kadar çok bilirsen o kadar bela başa.'
Konuyu toparlamak gerekirse, bugün kendinize bir güzellik yapmak istiyorsanız buna 'A Strange Rock' belgeselinden başlayabilirsiniz. Aaa ama biz onu çoktan izledik, sen geriden geliyorsun kız Dilarce diyorsanız da, bahsi geçen belgeselden aldığınız ilhamları hatırlayıp, kendinize bir kez daha Şeyh Edebalı'nın dilinden Tarık Buğra'nın yazdığı şu güzel satırları okuyarak bazı şeyleri hatırlatabilirsiniz.
'Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür oğul. Hırsımız, sabırsızlığımız, bencilliğimiz. Önce bu yüzden küçülür sonra da dünyayı çok büyük görürüz.'
Neşe ile kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder