Arka Bahçem

 müzik önerisi: https://youtu.be/l9i-0AX5sdo

 'Doğduğumuz andan ölene kadar hayatımız sürekli bir yolculuktur. Manzara değişir, insanlar değişir, ihtiyaçlar değişir, ama tren hep ileri gider. Hayat bir trendir. Tren istasyonu değil.' demiş Paulo Coelho. Ne kadar da doğru di mi?

   Yıllar önce üzüldüğüm birçok şeye gülüp geçiyorum şimdilerde. Zihnimi zorlayan şeyler, canımı yakan, beni umutsuzluğa ve çaresizliğe sürükleyen şeylerin hepsi gelip geçiciymiş. Kızmıyorum, kırılmıyorum ve yargılamıyorum. Hayatın uzun bir yolculuk olduğunu bilen herkes, anlamlara sahip çıkabilmenin yolunun bu olduğunu bilir ya da akıp gidebilmenin. 'Akmak...' ne güzel sözcük di mi? Asıl problem de tam burada başlıyor. Akıp gitmeye engel olan şeylerden vazgeçmek bir sanat ve zorlayıcı bir şey.

   Eski düşünceler,  anıların gölgesi, geçmişteki travmaların acıları ve yanlış insanlarla bir arada olmak. Yanlış öğrenilmişlikler. Yanlış ilişkiler. Yanlış beklentiler. Yanlış insanlara fikir danışmak. Çevren yanlışlarla doluyken, üst bilince çıkmak tırmanmak istiyorum desen bile , merdivenlerin olmadığı için uçurumdan yuvarlanıp boşluğa düşüyor ve amacına ulaşamıyorsun. 

    Hatalarından dersler çıkarabilmek ise paha biçilemez. Ya da yeni şeyler öğrenmek. 

    Bu dünya bir bahçe gibi. Üstelik dualitenin hakim olduğu. Okullarda bize anlatılmasa da, sokağa çıkınca ve deneyimler üst üste binince görülebilecek türden bir dualite. Bazen bahçende yetiştirdiğin meyveler çalınabilir. Bazen bahçende yanlış insanları misafir edebilir ve onların etkilerinin bahçeni nasıl da zehirlediğini görebilirsin. Bazen hiçbir şey yapmadan bahçende oturduğun için bahçenin nasıl da kuruyup gittiğine şahitlik edebilirsin. Bazen seni bahçenden çıkarabilirler ve yeni bir bahçe ararken ki yolculuğun seni sen yapar. Bazen de bahçenin içinde yalnız kalır ve kendi kendine üretmeyi öğrenmek zorunda kalırsın. Bazen yanlış bitkiler ekersin, bazen bütün bitkilerle ilgilenemediğin için senin için önemli olan bir bitkiyi sulamayı unutursun ve bu hata ciddi zaman, enerji kaybına neden olur. Bir yandan da bu hata sana o bitkiyi eskisinden bile güzel şekilde yetiştirme ve yeni şeyler öğrenme şansı verir. Dolayısıyla bahçende başta kötü gözüken bir şey, çok daha iyi bir şeye vesile olabilir.  Bir de hangi bahçede doğacağın kaderin olsa da, o bahçeyi nasıl dönüştüreceğin ya da hangi bahçeye gideceğinse senin çabana bağlı olacak. 

  Tohumlar avuçlarında. 

  Tohumlar avuçlarımızda.

  Yeter ki sulayalım. Yeter ki sevelim onları. Yeter ki sonucunu düşünmeden çabayı ortaya koyabilmeye cesaret edelim.

  Bu yazı vesilesiyle de, bahçemden gelip geçmiş herkese selam olsun. Belki bazen ağladık, belki bazen güldük, belki bazen komşu oldu bahçelerimiz ve beraber bahçemizde yetişmeyecek türden olduğunu bilsek bile farklı türden ağaçlar yetiştirme hayalleri kurduk. Sonra da bahçemizin gerçekliği çarptı yüzümüze ve döndük gerçeğimize. Bazen zamanla, bazen de beklenmeyen bir anda.  Tıpkı hayatın özü ve yaşamın gerçekliği gibi. 

   Şimdi bahçeme geri dönme vakti. 

   Neşe ve sevgiyle kalın.

                                                                                                                        DİLARCE.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dualite: İçimdeki Orman

Cesur Yürek

Mavi ve Anka Kuşu