Güce Ait

 müzik önerisi: https://www.youtube.com/watch?v=Lbb1qgJu9vs

   İnsanın ilkelliği nerede yatar? İnsan kendinden kendine ulaşmaya çalışırken, hangi yollardan hangi yollara sapar? Ve bu yollara yapılan yolculuklarda nereden nereye taşar? Biz temelde neyin peşindeyiz? Ve peşinde olduklarımızın ne kadarının erişimindeyiz?

   Yine bir sürü soru asılı etrafta. Tüketmeye duyduğumuz merak, bizi delicesine tüketip dururken, kalpler kalplerin izdüşümüne dönüşürken hayat her an bizim ona karşı ne kadar dürüst olup olmadığımızı ölçüp duruyor. Yalanlar... İnsan neden yalan söyler? Ve yalan söylerken, aslında o yalanları kime söyler? Anı kurtarmak için mi, kendini durdurmak için mi ya da zarar vermemek için mi?

   Bazen bazı soruların cevaplarını veremeyeceğimizi bilirken, o cevaplar neden bize çekici gelir? Güç... Herkes gücün peşinde? Peki ya güç deyip durduğumuz şey, gücün aslına ihanetten başka ne? İnsanın gücü neyle ölçülür diye soracak olursanız bana, 'değersizlik' duygusu ile başa çıkma şekliyle ölçülür. Dokuz yüz katmanlı varlıklar olduğumuz gerçeğiyle yüzleşecek olursak eğer ki, 'değersizlik duygusu' yola ilk çıkış noktamız. Zayıflıklardan kaçmamak ise, tek çözüm. Bir de, bir insan karşısındakinin zayıflıklarından besleniyorsa eğer ki, onun kendisiyle ilgili ciddi sorunları var demektir. Dikkat edin o yüzden, bolca dikkat edin. Çünkü hakiki güce yaklaşmak, kendindeki en derin kuyuya bile taş atmayı unutmamaktan geçiyor. O kuyudaki taşları sayanlardan da kimseye hayır dokunmaz. Çünkü sorunun sahibine verilmemiş her doğru cevap, yeni ama yalandan bir cevap doğurur. O cevap birkaç milisaniyeyi kurtarsa da sorunun değil ama cevabın sahibinin ruhuna dönülmez bir çizik atar.  

   Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Ama kendimize ve kendi eksikliklerimize odaklandıkça; onları onarabilmek için bir şansa sahip oluyoruz. Etrafımızda bize ayna olabilecek insanlar da varsa da bu yolculuk tadından yenmiyor. Zaten en çok da bu yüzden buraya geldik. Bu dünyada bedenlendik. Kendimizi keşfetmek, deneyimlerin yaktığı ışıkla hakiki olana süzülebilmek için. Sizler için Muhyiddin İbnü'l-Arabî'den derin kuyulara taş atılmış birkaç satır: 

'Kimsin sen?

Şüphesiz; sen, sen değilsin.
Sen osun. 
Ama sen, sen olarak değil.
O, bir giriş şekli ile sana dahil değildir. 
Ama, bir çıkış şekli ile de, senden hariç değildir. 
Keza; sen de onun haricinde değilsin.
Bu anlattığım mana ile, senin mevcud olduğunu kasdetmiyorum. Keza sıfatını da.
Şunu anlatmak istiyorum:
Sen hiç bir zaman var olmadın.
Olman da mümkün değil.
Her şeyi bir yana at.
Hiçbir şeyle olma.
Hatta sen, sen olma. 
Hele nefsinle hiç olma.
Onunla, yani, hakla da olma. 
Hatta, onda da olma. 
Onunla birlikte de olma.
Fakat, şunu da unutma ki,
Sen, ne bir fanisin; ne de bir
mevcud. 
Sen osun; o da sen."

                                                                                               Neşe ve sevgiyle kalın!
                                                                                                     DİLARCE



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dualite: İçimdeki Orman

Cesur Yürek

Mavi ve Anka Kuşu