Kitap İncelemesi: GAIA: Dünyadaki Yaşama Yeni Bir Bakış

 müzik önerisi:https://www.youtube.com/watch?v=4VR-6AS0-l4


   Düşünmek, tefekkür etmek ve hissetmek bu gezegendeki en güzel şeyler... 

   Ama gezegeni güzel kılan çok daha başka şeyler de var. Canlı olması gibi... Bir sürü cana yuva olan bu gezegen aslında kendisi de canlı. Ve bunu unutup durmamız, bu gerçeği değiştirmiyor. Ölüme mahkum olan canlılar olarak neyin bitmek tükenmez yağmacılığı bu, neyin bitmez tükenmez kavgası bilemesem de, bildiğim tek bir şey var, bunun da sonu gelecek...

   James Lovelock tarafından yazılmış  'Gaia' kitabı, bir kitapçının Bilim Köşesi'nin en kuytu raflarının birinde karşıma çıktı. Birkaç kez de üzerinden geçtikten sonra, bu kitabı ve içindekileri paylaşmazsam bir tarafımın eksik kalacağı düşüncesine kapıldım. Çünkü birbirini birçok yolla avlamaya çalışan bir türün ötesinde, biz esasen bu gezegenin en akıllı türü değil miyiz? O zaman neden yaşadığımız yere ve kendi doğamıza karşı bu kadar acımasız davranıyoruz?

     Bu kitabın ismi mitolojiden yani yeryüzü tanrıçası Gaia'dan geliyor. Yazar James Lovelock, NASA ile de çalışmış bir araştırmacı. Ve 1970'lerde 'Dünya'nın, canlıların yaşayabilmesi için her zaman uygun ve rahat bir ortamı sürdürebilmesi gibi bir özelliği olması' fikrinden yola çıkarak beyin fırtınası yapmaya başlıyor. Önsöz' e koyduğu şu güzel kısmı sizlerle paylaşarak, kitapla ve bana fark ettikleriyle ilgili düşüncelerimi paylaşmak isterim. 

    'Ailelerimizi ve soyumuzdan olanları nasıl sevip sayıyorsak Dünya'yı da öyle sevip saymalıyız. Bu, onlar ile bizim aramızdaki politik bir mesele ya da işe avukatların dahil olduğu bir düşmanlık durumu değil; Dünya'yla kökten bir anlaşmamız var, zira evimiz olan gezegen sağlıklı bir yer olmazsa biz de hayatta kalamayız. Bu kitabı, gezegenimizin gerçek doğasına yeni yeni minik bakışlar atmaya başladığımız bir dönemde ve bir keşif öyküsü olarak yazdım.'s9

    Ne kadar doğru değil mi? 'Kökten anlaşma' kısmını okuduktan sonra aklıma düştü: Mesela derince köklenen ve sağlamlaşmış bir ağaç kendi köküne zehir atar mı? Peki ya neden bizler bunu bizzat kendi kendimize ve yaşadığımız gezegene yapma eğilimi gösteriyoruz? Amacımız nedir? Temeldeki en net sorun 'bilmemek' mi? Ya dağ, taş, toprak, ağaçlar, gökyüzü, atmosfer bizlerden daha canlıysa? 

   Kafamda bu sorular dönüp dururken şunu fark ettim, zaten kitabın temelde verdiği mesaj tam olarak bu:  Dağ, taş, toprak, ağaçlar, gökyüzü ve atmosfer; her biri bizlerden daha canlı. Dünya çok ama çok canlı. Enerji sürekli olarak akıyor ve bu akışta sürekli olarak korunuyor. Ve bütün bu döngüler aslında bizleri yaşamda ve hayatta tutabilmek için. Havadaki oksijen oranı bir tık artsa yanmaya başlarız, bir tık azalsa da, deli gibi üşümeye. Dış dünyada korkup kaçtığımız, evimize girince çığlık attığımız arılar sadece bir seneliğine kaybolsa, ne çiçekler açabilir eskisi gibi, ne de o severek yediğimiz meyveleri yiyebiliriz. Yağmur döngüsünde ve atmosferde ufacık bir aksilik olsa, kuraklık baş gösterse ve susuz kalsak; ne saatlerce litrelerce sularla yıkandığımız o anlar kalır, ne de içmek için su. Böyle belki de yüzlerce örnek verebilirim size. Ama önemli olan asıl şey bu örneklemelerin ötesinde şu: 

  Bu gezegende sırf biz yaşamaya devam edelim diye, böylesine muazzam bir denge ve böylesine muazzam döngüler varken, bizlerse sanal gerçeklikler içinde yüzmeyi tercih ediyor, 'gerçek' lerimize yabancılaşarak, kendi 'canlı'lığımızdan da uzaklaşmayı seçiyoruz. Ve asıl ayıp olan şey 'bilmemek' değil, 'öğrenmemek'.

   Eğer siz de, gezegenin canlılığını ve bu canlılığın detaylarını merak ediyor, farklı düşünerek bir yandan da öğrenme boyutuna geçenlerden olmak istiyorsanız, bu kitabı şiddetle tavsiye ediyorum. Daha fazla detay vererek heyecanınız ve merakınızı kaçırmak istemem.

   Ve bu bahsettiğim gezegenin bizi yaşatmak ve var etmek için biz her ne kadar bozmaya çalışsak da koruduğu muazzam döngüler bana şu ilhamı veriyor: Düşünebileceğimizin ötesinde 'anlamlı' olma potansiyeli taşıyan varlıklarız. Bunun üzerine düşünmekten kaçsak ve sanal gerçekliklerin ardına sığınsak da bu 'gerçek' i değiştirmiyor.

    Özümüze, gezegenimize, kendimize, varoluşumuza, döngülerimize ve gelişimimize sahip çıktığımız güpgüzel günlere...

    NEŞE VE SEVGİYLE KALIN!

                                                                                                                DİLARCE

 



    

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dualite: İçimdeki Orman

Cesur Yürek

Mavi ve Anka Kuşu