Düşünmek Ruhun Kendi Kendine Konuşmasıdır
müzik önerisi: https://www.youtube.com/watch?v=e-mIa7bDnFs
Kendini görebilmek ve en sonunda da kendini kabullenmek bu gezegendeki en ama en zor şey. Saatlerimi düşünmeye ayırıyorum. Olguları birleştiriyorum, ayırıyorum, olaylar açısından bakıyorum, kişiler açısından bakıyorum ve vardığım noktalar beni bana daha çok yaklaştırıyor. O kadar çok yalanlar söylüyoruz ki kendimize ve sorular sormaktan kaçıyoruz ki, kayboluyoruz. Kayboldukça da karşılaştığımız şeylerin içinde boğuluyoruz.
Hayat zor falan değil. Hayatın zor olduğunu söyledim defalarca hem içimden hem de dışımdan. Ama artık fark ediyorum ki insanın öğrenme süreci en zor olanı. Zor öğrenebiliyoruz ve öğreninceye değin hayat zorluyor hissi oluşturuyor benliğimizde..
Hayatta da insanı aslında en çok kilitleyen ve zorluk hissini oluşturan duygu kibir. Hatta kibir bu gezegendeki en vahşi duygu. Üstelik günümüzde normalleşmiş ve hayatlarımızın en derinlerine sızmış bir duygu bu. Kibrin içine doğuyoruz. O duygunun içinde büyüyoruz. Sonra da belki de o duygunun getirdiklerinin içinde son nefesimizi veriyoruz. Değerli, değersiz; önemli, önemsiz diye kategorize ettiklerimiz var. Gruplandırılan şeyler var. Oysa her biri koca bir yanılsama. Büyük gördüklerimiz, alçalttıklarımız, bambaşka bir noktada olduklarını düşündüklerimiz... Her biri birer yanılsama. Mutlak olan şey varoluş. Varlığımız. Varlığımızın bütünselliği. İşleyen ve belirli bir noktaya evrilmesi gereken bir bütünün parçasıyız. Ne daha fazlası ne de daha azı. Aktarılması gerekenler var ve aktarılması gerekenlerin çözeceği şeyler var. İnsan organizmasının anlamı bu aktarımla ve dönüşümle ortaya çıkıyor.
Zihinler birleştikçe, hatalar yapıldıkça, deneyimler deneyimleri izledikçe, yeni gerçeklikler doğdukça dönüşüm de devam ediyor. Dönüşüm gerçekleşiyor. Tek hücreli bir canlıdan çok da farklı değiliz. Bütünsel bakmak ilk etapta çok ürkütücü geliyor olsa da, gerçeğe yaklaştırıyor.
Dönüşüyoruz. Yeni bir çağ kapıda, yeni bir bilinç, o bilincin akışı, gerçek kılınışı her biri kapıda.
Umuyorum ki tüm bu sarsılmanın sonunda kendimize daha çok yaklaşabiliriz. Özümüze.
Yazıma da başlığını veren, Eflatun'dan güzel bir sözle bitirmek istiyorum yazımı:
'Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır.'
Neşe ve sevgiyle kalın.
DİLARCE
Kendini görebilmek ve en sonunda da kendini kabullenmek bu gezegendeki en ama en zor şey. Saatlerimi düşünmeye ayırıyorum. Olguları birleştiriyorum, ayırıyorum, olaylar açısından bakıyorum, kişiler açısından bakıyorum ve vardığım noktalar beni bana daha çok yaklaştırıyor. O kadar çok yalanlar söylüyoruz ki kendimize ve sorular sormaktan kaçıyoruz ki, kayboluyoruz. Kayboldukça da karşılaştığımız şeylerin içinde boğuluyoruz.
Hayat zor falan değil. Hayatın zor olduğunu söyledim defalarca hem içimden hem de dışımdan. Ama artık fark ediyorum ki insanın öğrenme süreci en zor olanı. Zor öğrenebiliyoruz ve öğreninceye değin hayat zorluyor hissi oluşturuyor benliğimizde..
Hayatta da insanı aslında en çok kilitleyen ve zorluk hissini oluşturan duygu kibir. Hatta kibir bu gezegendeki en vahşi duygu. Üstelik günümüzde normalleşmiş ve hayatlarımızın en derinlerine sızmış bir duygu bu. Kibrin içine doğuyoruz. O duygunun içinde büyüyoruz. Sonra da belki de o duygunun getirdiklerinin içinde son nefesimizi veriyoruz. Değerli, değersiz; önemli, önemsiz diye kategorize ettiklerimiz var. Gruplandırılan şeyler var. Oysa her biri koca bir yanılsama. Büyük gördüklerimiz, alçalttıklarımız, bambaşka bir noktada olduklarını düşündüklerimiz... Her biri birer yanılsama. Mutlak olan şey varoluş. Varlığımız. Varlığımızın bütünselliği. İşleyen ve belirli bir noktaya evrilmesi gereken bir bütünün parçasıyız. Ne daha fazlası ne de daha azı. Aktarılması gerekenler var ve aktarılması gerekenlerin çözeceği şeyler var. İnsan organizmasının anlamı bu aktarımla ve dönüşümle ortaya çıkıyor.
Zihinler birleştikçe, hatalar yapıldıkça, deneyimler deneyimleri izledikçe, yeni gerçeklikler doğdukça dönüşüm de devam ediyor. Dönüşüm gerçekleşiyor. Tek hücreli bir canlıdan çok da farklı değiliz. Bütünsel bakmak ilk etapta çok ürkütücü geliyor olsa da, gerçeğe yaklaştırıyor.
Dönüşüyoruz. Yeni bir çağ kapıda, yeni bir bilinç, o bilincin akışı, gerçek kılınışı her biri kapıda.
Umuyorum ki tüm bu sarsılmanın sonunda kendimize daha çok yaklaşabiliriz. Özümüze.
Yazıma da başlığını veren, Eflatun'dan güzel bir sözle bitirmek istiyorum yazımı:
'Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır.'
Neşe ve sevgiyle kalın.
DİLARCE
Yorumlar
Yorum Gönder