Düş ince, Düşününce.
müzik önerisi: https://www.youtube.com/watch?v=uVaG7dvT91s
İnsanlık tarihine bakınca insanı tek bir şey kurtarmış: O da düşünce...
Sayısız kriz, sayısız salgın, sayısız savaş... Her biri tane tane toplanmış bugün yaşadığımız gerçekliği oluşturmuş. Konforu normal sanan birkaç nesille son bulmuşken bu gerçeklik, işte yeniden değişiyor gerçeklik. Hayat durmuyor. Hayat olması gerektiği anda, olması gereken her şeyi bize sunuyor.
Değişebilecek miyiz? Bu sorunun tam cevabına ulaşabilmeyi tüm kalbimle isterdim. Bazılarımız için evet, bazılarımız için hayır olduğunu tahmin edebiliyorum ama bu cevabın. Değişim çok güzel sonuçlar doğursa da, konfor alanına sıkışmış biriyseniz delicesine sancılı olabilir. Üstelik hayat bir de sizi zorunda bırakıyorsa değişmeye, sancıya... Alışacağız kısacası. Sancıdan kaçsak bile alışacağız ve değişim kaçınılmaz olacak.
Şimdi komik geliyor geride bıraktıklarımız. Yaşarken de komik geliyordu bana gerçi. Tüm bu tüketim çılgınlığı, kibir, ego, duygu yağmacılığı, rekabet... Günün sonunda bir avuç toprak olduğumuzu defalarca burada da ifade ettim. Hayatta yaşadığım deneyimler öğretmişti bana. Gördüklerim, yaşadıklarım, okuduklarım, anladıklarım...
Şimdi oturup düşünme vaktidir vakit. Neyi yağmaladık? Yağmalamayı düşünürken kendimizi mi yağmaladık? Kimleri üzdük boş yere? Kimleri üzerken aslında en çok kendimizi üzdük? İncinmemek için kaç kişiyi incittik? En çok neye sahiptik ve neden ona sahip olduğumuz için şükretmedik? Koşturup dururken kendimizden mi kaçtık aslında? Kontrol etmeye çalıştıklarımızın kökeninde kontrol edemediklerimiz mi vardı? Sevgi peki, sevgi nerdeydi? Başarı olduğunu düşündüğümüz şey bir kişinin tatlı gülümsemesi miydi, bankadaki paramız mı, bir sınavın optik formunda doldurduğumuz şıklar mı yoksa kocaman bir illüzyon muydu?
Soralım kendimize ve düşünelim.
Dışarıda bir yerlerde buluşamıyorsak da düşüncelerde buluşalım. Kurduğumuz düşüncelerden doğan düşleri büyütelim.
Yazının başında da söylediğim gibi, kurtarıcımız belli.
Neşe ve sevgiyle kalın.
İnsanlık tarihine bakınca insanı tek bir şey kurtarmış: O da düşünce...
Sayısız kriz, sayısız salgın, sayısız savaş... Her biri tane tane toplanmış bugün yaşadığımız gerçekliği oluşturmuş. Konforu normal sanan birkaç nesille son bulmuşken bu gerçeklik, işte yeniden değişiyor gerçeklik. Hayat durmuyor. Hayat olması gerektiği anda, olması gereken her şeyi bize sunuyor.
Değişebilecek miyiz? Bu sorunun tam cevabına ulaşabilmeyi tüm kalbimle isterdim. Bazılarımız için evet, bazılarımız için hayır olduğunu tahmin edebiliyorum ama bu cevabın. Değişim çok güzel sonuçlar doğursa da, konfor alanına sıkışmış biriyseniz delicesine sancılı olabilir. Üstelik hayat bir de sizi zorunda bırakıyorsa değişmeye, sancıya... Alışacağız kısacası. Sancıdan kaçsak bile alışacağız ve değişim kaçınılmaz olacak.
Şimdi komik geliyor geride bıraktıklarımız. Yaşarken de komik geliyordu bana gerçi. Tüm bu tüketim çılgınlığı, kibir, ego, duygu yağmacılığı, rekabet... Günün sonunda bir avuç toprak olduğumuzu defalarca burada da ifade ettim. Hayatta yaşadığım deneyimler öğretmişti bana. Gördüklerim, yaşadıklarım, okuduklarım, anladıklarım...
Şimdi oturup düşünme vaktidir vakit. Neyi yağmaladık? Yağmalamayı düşünürken kendimizi mi yağmaladık? Kimleri üzdük boş yere? Kimleri üzerken aslında en çok kendimizi üzdük? İncinmemek için kaç kişiyi incittik? En çok neye sahiptik ve neden ona sahip olduğumuz için şükretmedik? Koşturup dururken kendimizden mi kaçtık aslında? Kontrol etmeye çalıştıklarımızın kökeninde kontrol edemediklerimiz mi vardı? Sevgi peki, sevgi nerdeydi? Başarı olduğunu düşündüğümüz şey bir kişinin tatlı gülümsemesi miydi, bankadaki paramız mı, bir sınavın optik formunda doldurduğumuz şıklar mı yoksa kocaman bir illüzyon muydu?
Soralım kendimize ve düşünelim.
Dışarıda bir yerlerde buluşamıyorsak da düşüncelerde buluşalım. Kurduğumuz düşüncelerden doğan düşleri büyütelim.
Yazının başında da söylediğim gibi, kurtarıcımız belli.
Neşe ve sevgiyle kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder