How dare you?


   
          Hayatın inişleri, çıkışları var.
          Beni çok sarsan bir deneyimi ardımda bıraktım. O yüzden de bir süredir, ne yazabildim ne de çizebildim.
          Zorlanıyorum. Bazen gerçekten çok zorlanıyorum.
          Anlamaya çalışıyorum çünkü. 'Anlamak' bize okullarda öğretilmiyor. Derin düşünerek anlamlara inmeye çalışmak, o anlamlar inerken benliği saran duygularla mücadele etmek... Bu mücadelenin içinde günlük hayatına devam etmek. O yüzden  kapattım kendimi işte. Yazsam gerçekten yazıyor olmayacaktım, çizmeye çalışsam fırçamla senkronize olamayacaktım.
         Büyük bir hayal kırıklığını hayatımdan söküp atmak ve anlama dönüştürmek kolay olmadı.
         Bir kez daha tanıdım hem kendimi, hem de insanı.
         Belki onlarca, yüzlerce kez daha tanımaya devam edeceğim.
         Düşündüm ve enine, boyuna...
         Maskelerini atamamışları düşündüm, ön yargılarından körleşmişleri düşündüm, kendi eksikliklerini göremeyip başkalarının eksikliklerine odaklananları düşündüm, yağmacıları düşündüm, sahtekarları düşündüm, duygu dolandırıcılarını düşündüm...
        Bedenimle, karakterimle beni acımasızca eleştirenleri düşündüm.
        Ve duruşumu nasıl bozmadığımı, onları affetmeyi ama hayatıma bir daha asla almamayı seçtiğimi de düşündüm. 
         Bu hadsizlikleri, terbiyesizlikleri yapma gücünü kendilerinden nasıl bulduklarını da.
         Ve kalbimi kırmış olmalarının, onların da günün birinde kalplerinin aynı şekilde kırılmayacağı gerçeğini değiştirmediğini çok iyi bilmek içime su serpiyor.
         Bu gezegendeki en büyük kötülük 'duygu yağmacılığı'. 
         Ve hadsizce bir insan hakkında hüküm vermek. Onu deneyimleriyle yargılamak...
         Greta Thunberg diyor ya: 'How dare you?'
         Soruyorum ben de onlara, size korkusuzca sevgimi, neşemi, hayat enerjimi akıtmışken, üzerinize titremişken, varlığınızı anlamaya çalışmışken, en başta sizi 'insan' yerine koymuşken  
          'HOW DARE YOU?'

           Bu yazının sonuna gelmiş herkese, haftanın bu güzel başlangıcında tek bir tavsiyem var.
           Hayatınıza sızmayan çalışan, zaaflarınızı kullanmaya kalkışan, beyaz bile olsa size yalan söylemeye kalkışan hadsizlere karşı güçlü durabilmek için daha da çok çalışın, daha da çok okuyun, daha da çok üretin. Emin olun hayat onlara derslerini en ama en güzel şekilde verecek.
            Bedeninizle mi sizi yargıladılar, bedenleriyle yargılanacaklar...
            Karakterinize haksız yere hakaret mi ettiler, kendileri de haksız yere hakarete uğrayacaklar.
            Sevgi konusunda size 'yalan' mı söylediler, kendilerine de yalan söylenecek.
            Ve en sonunda onlara özen gösterip, onları anlamak için emek vermenize karşın 'problem sizde' diyerek çocuk gibi kaçmaya mı çalışacaklar, bilin ki kendi anlamsızlıklarında sıkışıp kalacaklar...

            Neşe ve sevgi ile kalın.
               
                                                                                                               DİLARCE



     
     
       

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dualite: İçimdeki Orman

Cesur Yürek

Mavi ve Anka Kuşu