Kalp Körleri

müzik önerisi: https://www.youtube.com/watch?v=vsWkXGMonKg
  Şems der ki : “Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?” 
   Öyle bir noktaya geldim ki, bildiğim her şey yalan oldu. Öyle bir noktaya evrildi ki hayatım köprüden önceki son çıkıştayım. Bir insanın hayatının ekseninin kayması, dünyanın ekseninin kaymasından daha az korkunç sonuçlar doğursa da yine de ürkütücü. 
    Ama risk almaktan da, inandığım şeyler uğruna savaşmaktan da korkmuyorum.
    Çünkü öyle insan yüzleriyle karşılaştım ki bugüne kadar, bu gezegende hiçbir şeyden tam olarak emin olunamayacağını öğrendim. Kurumlar değildi bizi koruyan şey,  insanlar olamazdı sığınılması gereken limanlar, bir yerlere kaçmak da çözümü getirmiyordu. Arkanda bıraktığın şeyler, peşinden ne olursa olsun geliyordu. İlk aşkın, ilk hayal kırıklığın, ilk görmezden gelinişin, ilk ayrılıkların, ilk gözyaşların... Herbiri insanın bütün varlığının içine siniyor ve onu nereye, kime giderse gitsin rahat bırakmıyordu. İnsan hep aynı anda her şeye sahip olmak istiyordu ama hayatın dengesi yüzünden vazgeçmek zorundaydı ve vazgeçtiği şeyler sahip olduklarına değsin istiyordu. 
   Bütün bu arada kalmışlıkların gölgesinde, gittikçe yargılayıcı olduğunu keşfettiğim toplumda insanlar en çok kurumların, paranın ve mesleklerin sadece birer araç olduğunu fark edebilsinler isterdim. Ama onlara öğretilen şeylerin her birine yabancı bu düşünceler. Bu toplumun içinde sadece insan olarak var olmak ve günün sonunda bir avuç toprak olduğumuzu anlamak, bu bilgiyle hayatı eylemlere dökmek, neredeyse imkansız. İnsanlar bu topraklarda, dünyada ilk 500'de bile olmayan kurumlara taparken, kültür sanat vakıfları sanatı erişilmez noktalara taşırken, tepedekiler alttakileri çiğnerken, bütün bu kaosun ve saçmalıklar silsilesinin içinde var olabilmek çok zor.
    Ama insan devam da edebilir. Yıkılsa da, sıkışsa da, hayatı mahvedilmiş olsa da, binlerce kez hayal kırıklığına uğramış, terk edilmiş olsa da devam edebilir. İnsanı insan yapan şey belki de her şeye rağmen devam edebilmesidir. 
     Kanatlarımı kırmaya çalışan binlerce insanla karşılaşmış olabilirim bugüne kadar. 
     Bedenimi yargılayan, varlığımı uzuvlarımın şekline indirgeyecek kadar aşağılık olan...
     Zekamı yargılayan, hayatın içindeki bir canı yargıladığını bilmeyecek kadar kör olan...
     Sanatımı yargılayan, oysa kendisi düşünceyi form haline  getirmekten aciz olan...
     Oysa öğrenebilsek keşke, insanı ne mezuralarla ölçebilirsin, ne test sorularıyla, ne not ortalamalarıyla, ne giydiği kıyafetlerle, ne de yüzünün bedeninin şekliyle. Ancak kalbin körse buna cüret edebilirsin. 
     Kalbin açıksa, zaten insanın tek bir bakışıyla onu görürsün. Üstelik yargılamazsın, anlarsın, anlamlarına sahip çıkarsın. Kaynağınızın aynı olduğunun bilinciyle...
     Neşe ile kalın. 




   
   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dualite: İçimdeki Orman

Cesur Yürek

Mavi ve Anka Kuşu