Hodie Mihi, Cras Tibi
müzik önerisi:https://www.youtube.com/watch?v=3kuFzjkUcLw
Başlığı özenerek seçtim. Kaynağı bilinmeyen latince bir söz. 'Hodie Mihi, Cras Tibi.' İngilizcedeki anlamıyla 'what goes around, comes around' diyebiliriz, Türkçe'de ise 'ne ekersen onu biçersin'.
Dolaylı bir deneyim üzerinden bu sözün anlamını içselleştirdim. Ve dursun istedim zaman. Bir an dursun. Kıpırdamasın yapraklar, rüzgar esmesin, kimse nefes almasın, sular akmasın, otobüs seferleri dursun, uçaklar uçmasın, trenler gitmesin, ben durayım, herkes dursun, zaman da dursun.
Öyle şeyler var ki hayatta, bir anda oluveriyor.
Adına kriz diyoruz ya da başka adlar takıyoruz. Kocaman adamlar küçücük çocuklara dönüşüveriyor, küçücük çocuklar kocaman insan gibi davranmak zorunda kalıyor, dostlar düşmanlar, aşklar hayal kırıklıkları her şey birbirine karışıyor.
Didem Madak'ın şiiri geldi aklıma hemen:
Üst katında çocukluğum...
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz, limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse göz yaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin allahını bilirim bayım
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Süt içtim zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
İlahiler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz
Zehir aşkı bilir oysa bayım!
Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
Bir şiir aradım.
Geçen üç yıl boyunca
Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
Ülkem olmayan ülkemi
Kayboluşumu aradım.
Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
Haroşa bir hayat bırakmak için.
Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Hepimizin bünyesinde o kadar çok hal saklı ki, hayatın içinde o kadar çok deneyim var ki, hangi biri ne zaman karşımıza çıkacak, hangi biriyle ne zaman yüzleşeceğiz bilemiyoruz. Bir diken gibi batabiliyor insana hayatın içindeki her bir unsur. Ya da o unsurlar batan dikenleri söküp çıkarabiliyor. Ürkütüyor beni hayatın bileşenleri ve yöntemleri.
Ama ürkütse bile, anlamına varınca belki de hafifleşiyordur bütün ağırlıklar.
Dikenler çıkıyor bir bir.
Dikenler çıkıyor.
Dikenler...
Neşe ile kalın.
Başlığı özenerek seçtim. Kaynağı bilinmeyen latince bir söz. 'Hodie Mihi, Cras Tibi.' İngilizcedeki anlamıyla 'what goes around, comes around' diyebiliriz, Türkçe'de ise 'ne ekersen onu biçersin'.
Dolaylı bir deneyim üzerinden bu sözün anlamını içselleştirdim. Ve dursun istedim zaman. Bir an dursun. Kıpırdamasın yapraklar, rüzgar esmesin, kimse nefes almasın, sular akmasın, otobüs seferleri dursun, uçaklar uçmasın, trenler gitmesin, ben durayım, herkes dursun, zaman da dursun.
Öyle şeyler var ki hayatta, bir anda oluveriyor.
Adına kriz diyoruz ya da başka adlar takıyoruz. Kocaman adamlar küçücük çocuklara dönüşüveriyor, küçücük çocuklar kocaman insan gibi davranmak zorunda kalıyor, dostlar düşmanlar, aşklar hayal kırıklıkları her şey birbirine karışıyor.
Didem Madak'ın şiiri geldi aklıma hemen:
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz, limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse göz yaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin allahını bilirim bayım
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Süt içtim zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
İlahiler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz
Zehir aşkı bilir oysa bayım!
Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
Bir şiir aradım.
Geçen üç yıl boyunca
Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
Ülkem olmayan ülkemi
Kayboluşumu aradım.
Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
Haroşa bir hayat bırakmak için.
Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Hepimizin bünyesinde o kadar çok hal saklı ki, hayatın içinde o kadar çok deneyim var ki, hangi biri ne zaman karşımıza çıkacak, hangi biriyle ne zaman yüzleşeceğiz bilemiyoruz. Bir diken gibi batabiliyor insana hayatın içindeki her bir unsur. Ya da o unsurlar batan dikenleri söküp çıkarabiliyor. Ürkütüyor beni hayatın bileşenleri ve yöntemleri.
Ama ürkütse bile, anlamına varınca belki de hafifleşiyordur bütün ağırlıklar.
Dikenler çıkıyor bir bir.
Dikenler çıkıyor.
Dikenler...
Neşe ile kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder