Kitap Yüklü Merkepler

müzik önerisi: https://www.youtube.com/watch?v=Jgw107deFcg

  Günün sonu gelince, gece çökünce yapmayı en çok sevdiğim şey bu.
  Bir şeyler yazmak.
  Kaç kişiye ulaşacağı ya da ulaşmayacağı ile ilgilenmeden, ilham aldığım şeyler akıtmak, duygu düğümlerini çözmek, belki de birkaç kişinin okyanusunda tuz zerreciği olmak...
  Yazıma geri dönecek olursak da, yorgunum. Şu son dönem çok yorgunum. İnsan içindeki katmanlar açıldıkça , dış dünyaya yabancılaşmaya başlıyor ve en kötüsü bazı şeyleri daha objektif bir gözle görebiliyor. Ama bu kesinlikle mutluluk verici bir şey değil. Kendimden örnek vermem gerekirse  açılan her katmanda, insanlar olarak bir sürü şeyin bilincinde olmadığımızı ve bomboş şeylerle uğraştığımızı görüyorum. Keşke bilseler, keşke farkında olsalar demekten de kendimi alıkoyamıyorum. Kalbim acıyor, gözlerim doluyor.
   Düpedüz bir sürü yanlışı besleyip duruyoruz. En çok zararı kendimize veriyoruz. Ve çoğumuz bunun farkında bile değil. Zaten farkına varmak demek belki de kendine karşı büyük bir sorumluluk almak demek. 'Ne yapacağım ben mi değiştireceğim komple her şeyi?'  diyip geçmek ve kabul edip devam etmektir belki de doğru olan, benim yaptıklarım ise deliliktir. Ama vicdanıma, ruhuma, kalbime söz geçiremiyorum. Doğru olduğuna inandığım şeyler beni çekiyor. Çünkü bu uçsuz bucaksız evrende, mavi bir noktaya sıkışmış ölümlüleriz. Dünyanın en zengini, en güzeli, en başarılı girişimcisi, Harvard'da okuyanı, Nobel alanı, atomu parçalayanı... Her biri aynı toprağa gömülecek. Sadece bizden geriye bıraktığımız iyi etkiler kalacak. Bunu Türkiye'nin en iyi okullarında eğitim almış biri olarak söylüyorum, eğer ruhunuz yoksa, eğer kalbinizi yaptığınız işe koyamıyorsanız, eğer kendinizi seçemiyorsanız, kitap yüklü merkepsiniz sadece. Hatta öyle bir çağa evriliyoruz ki artık, diplomalar önemsiz. Çünkü sistemin merkezinde üretim var. Ve gerçekten üretim sürecinde yer almak demek; çoklu düşünebilmek, ihtiyaçları analiz edebilmek, kendini ve yeteneklerini en doğru şekilde anlamış olmak demek. Zaten bunu yapan biri ihtiyacını duyduğu bilgiyi edinmek için yola çıkacaktır, diploma değil, alacağı eğitimler merkezinde olacaktır. Ve artık birçok üniversite makalelerini, derslerini, bilgiyi internet ortamından erişime sunabiliyor.
   Bence geleceği dizayn edenler, hayatından gereksiz bilgileri elimine edebilme yeteneğine sahip kişiler olacak. Ve bunların birçoğu diploma sahibi olanlardan olmayacak. Hatta muhtemelen sistemi değiştirenler de onlar olacak. Çünkü günümüzdeki lisans kavramı, geçmişteki lise kavramından farksız. Üniversitelerde lisans öğrencilerine araştırma yapma ve üretme imkanı tanımayan, hatta onların fikirlerini yağmalayan isminin önüne birkaç harf takmak için ruhunu satmış kişilerle dolu ülkeler keşke kendi sonlarını nasıl hazırladıklarının farkına varabilseler. Ama hayat hepimizden daha akıllı. Bir çağ kapanıyor, yeni bir çağ açılıyor. Ve bu gelen çağ, bu kişilere yabancı. Kendi olmayı beceremeyen, yaşamın yanında durmayan, üretim sürecinde yer alamayan, zihnini ve zekasını hakkını vererek kullanmayan, herkese yabancı.
 
    Sinan Canan'ın Unutulacak Şeyler kitabında da dediği gibi:

Devamlı dönüşmek, değişmek, gelişmek, başkalaşmak ve devinmek, kaderin ta kendisi...
Böyle bir âlemde sabit fikir bir patolojidir, durağanlık ise en büyük yanılsama...

      Neşe ile kalın.





  
  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dualite: İçimdeki Orman

Cesur Yürek

Mavi ve Anka Kuşu