Dünyada İnsanı En Çok Zehirleyen Şey Farkında Olmadıklarıdır

müzik önerisi: https://www.youtube.com/watch?v=veHqJSC-9Lo&list=RDqVBXom-PnG8&index=4

     Hayatta en ama en zehirleyici şeyler, insanın farkında olmadığı şeylerden çıkıyor.
     Bu zehirleyici şeyler gıdalar da olabilir, insanlar da, kitaplar da, beslendiğimiz herhangi bir kaynak da.
     Özellikle biz doksanlar kuşağı normalize edilmiş birtakım kavramlarla dolu bir hayatın içine doğduk.  Çocukluğumuz da hidrojenize edilmiş yağlarla doldurulmuş fast food gıdalar, hazır kekler ve hazır meyve suları ile geçti. Mor inekler eşliğindeki reklamlarla çikolata yemek için manipule ediliyor, Taso hevesiyle cips yediriliyorduk. Ailelerimiz de bu konuda yeterince bilince sahip değildi. Ve bu durumun farkında değillerdir.
     Artık belki de toplumda bir çeşit farkındalık var. Ama geçmişte kanımıza giren bu maddelerin etkileri hala sürüyor olabilir mi? Özellikle aranızda psikoloji ile ilgilenen ya da psikoloji eğitimi alanlarınız varsa bir insanın birçok temel özelliğinin 0-8 yaş arasında şekillendiğini bilir. Ve o yaşlarda böylesine deforme edilmiş gıdalarla beslenen bizleri gelecekte nasıl etkilerin beklediğini bilmiyoruz. Bunu fark edince dehşete düştüm ve kendi yaşadığım birtakım problemlerden de yola çıkarak araştırmamı genişlettim.
    Birçoğunuz kokain ve şeker verilen fareler deneyini duymuşsunuzdur. Deneyin sonunda fareler kokain yerine şekeri tercih ederek, şekere bağımlı hale geliyorlar. Hatta insan beyninde de kokainle şekerin uyarılma bölgesi aynı. Kısacası şeker bağımlılığı aslında madde bağımlılığına çok benziyor ve madde bağımlılığının en büyük özelliği iradeyi yok etmesi. Yani endüstrinin, çarklıları dönsün diye bize dayattığı şeker, elimizden nörokimyasal yolla irademizi alıyor. Soner Yalçın'ın Saklı Seçilmişler kitabında okuduğum Henry Kissinger'ın 1970'lerde söylediği şu sözü gibi: 'Eğer devletleri kontrol etmek istiyorsanız petrolle, eğer toplumları kontrol etmek istiyorsanız bunu yiyecekle yapabilirsiniz.'
     Fark etmemiz lazım.
     Bize okullarda öğretilmeyen ve muhtemelen uzunca bir süre öğretilmeyecek şeylerden biri yediğimiz her şeyin beyin kimyamızı etkiliyor olduğu ve beyin kimyamızı etkileyen her şeyin de kararlarımızı etkiliyor olduğu gerçeği. Kontrolü kaybedersek eğer ki, kendimizi de kaybetmeye başlarız.
     Aslında hayatta her şey bir amaç uğruna dizayn edilmiş.
     Besinler yaşamayı sürdürmek için mükemmel bir sistematik içinde varlar. Mesela en basitinden muz yerken, vücudunuza sodyum, potasyum, iyot,fosfor, demir ve B1, B2, C, A ve E vitaminleri alıyorsunuz. Potasyum terleme sebebiyle kapasitesini yitirmeye başlayan kasları canlandırıyor ve daha kolay hareket etmelerini sağlıyor. B1 vitamini sinir dokularının normal çalışmasına etki ediyor. İyot da tiroid bezinin dengeli çalışmasına yardım ediyor.
    Ama eğer ki siz şu anda piyasada dolaşan bir paket çikolatalı gofret yemeye kalkışırsanız, içeriğinde Şeker, Buğday Unu, Bitkisel Yağlar( Palm, Palm Çekirdeği), Fındık Püresi, Tam yağlı süttozu, kakao yağı, kakao kitlesi, Mısır nişastası, Peyniraltı suyu tozu, Emülgatörler (Soya Lesitini, Poligliserol Polirisinoleat), Tuz, Kakao Tozu, Yağsız Süttozu, Yumurta akı tozu, Aroma vericiler, kabartıcılar (Sodyum Hidrojen Karbonat, Amonyum Hidrojen Karbonat) bulunmakta.
    Fark zaten ortada bence. Ve biz hala çocuklarımıza gofret vermeye devam ediyoruz. İnsanlar olarak ülkede ve dünyada bunların üretilmesine izin veriyoruz. (ayırca daha bir sürü gıda hakkında gerçek bilgiye ulaşmak ve bir paket çikolatalı gofretin detaylı incelemesini  isterseniz: https://gidadedektifi.com/2018/09/16/ulker-cikolatali-gofret/)
    'Farkına varınca ışık olursunuz.' diyor çok sevdiğim bir yazar olan Azra Kohen.
     Farkına varsak ya hep beraber, ışığımız fışkırsa ya evrene.
     Bugün gıdalara azıcık değindim. Belki de birçoğumuz biliyorduk bu bilgileri. Lakin hatırlamak da güzeldir. Bu gezegende farkına varılması gereken binlerce daha şey var. Hatta bu yüzden kendimi bazen okyanusta yüzen küçük balıklardan farksız hissediyorum. Tıpkı o fabllarda olduğu gibi, suyun varlığını yeni fark etmişçesine yabancı.
     Uyanalım. Uyandıysak da bu uyanışı yayalım çünkü kollektif bilincine inanıyorsak, değiştirmek için çabalamadığımız her yanlışın ucu bize illa dokunacaktır.
     Ve şunu da eklemek zorundayım, insanın temel güdüleri üzerinden pazarlanan her şeyin tehlike teşkil ettiğine inanıyorum. Yemek, cinsellik ve yahut cinsellik üzerinden pazarlanan yemek. Günümüz endüstrisinin yaptığı bu şeye uyanmak, değişikliklere kendi yaşamımızdan başlayarak, çevremize yaymak en güzeli.
    Çünkü günün sonunda bir avuç topraksak, sistemimizi çöple ve zehirle doldurduğumuz bir hayat değil de, anlamlı ve doyuma erdiğimiz bir hayat yaşamak isteriz değil mi?
   Neşe ile kalın.

   
   
   
     
   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dualite: İçimdeki Orman

Cesur Yürek

Mavi ve Anka Kuşu