Katmanlar

başlamadan evvel müzik önerisi: https://www.youtube.com/watch?v=Z2GKAVXzWh0
  'Kişi mutlu olmak için dünyaya gelmez. Kişi mutluluğunu kazanır, her zaman da çektiği acılar pahasına. Bunda hiçbir haksızlık yoktur; çünkü vicdan, herkesin göze almak zorunda olduğu deneyimler sayesinde elde edilir.'  der Dostoyevski Suç ve Ceza'da. Bu sözün üzerine oturdum ve düşündüm. 
    Zor bir şey insan olmak. Hele de her koşulda her durumda insan kalabilmek. En son dünya gündemine baktığımız zaman görebildiğim en bariz şey, farkındalığına varmadığımız bir sürü gerçek ve manipülasyonlar. Ama onun ötesinde vicdanımızın değeriyle ölçülüyoruz belki de. Bilinç kazanmadıkça, bilincimiz yükselmedikçe  ve bütün bu kazanımla, yükselme çoğalmadıkça dünya gündemindeki olaylar ve konular değişmeyecek gibi geliyor bana.
   Tehlikeli varlıklarız çünkü. Tehlikemiz eylemlerimizin ötesinde, ilkelliğimizden bir haber olmamızdan kaynaklanıyor üstelik. Can öldürerek var olabileceğimize inanabilecek kadar ilkeliz. Duyduğumuz her bilgiye, böylesine bilgi erişimi gelişmiş bir çağda kaynağına inmeden kaptıracak kadar ilkeliz. İnandığımızı düşündüğümüz şeylerin tam olarak ne olduğunu bile bilmiyoruz. Çoğu zaman sadece ama sadece beynimizin ilkel kısımlarıyla harekete geçiyoruz. Kendi seçimlerimizi yapabilme gücüne sahip varlıklar olmamıza karşın, bundan bile uzağız.  En uzak olmadığımızı düşündüğümüz anlarda bile üstelik. Sonra da mutluluktan ya da dünya barışından söz etmeye kalkışıp derinine inmek acı verdiği için kaçtığımız deneyimlerimiz sonucu depresyona giriyor ve antidepresanlara sarılıyoruz. 
        İlkelliğimizle tanışmalı, barışmalı ve sonra da onu ehlileştirmeliyiz oysa. Hem kendimiz için, hem var oluşumuz için , hem de yaşadığımız gezegen için.
        En ilkel duygumuz ne? onu sormalıyız kendimize. 
        En son ne yüzünden çokça acı çektik? onu sorup acının derinine inmeliyiz.
        İnandığımız şey ne? ve İnandığımız bu şey hangi duyguyu çoğaltıyor?   diye sormalıyız.
        Çünkü baktığımız zaman evrende her şey belli bir düzenin içinde akıp giderken, bu akıntıya ters düşen, çevresine,kendisine ve birbirine çokça zarar veren tek varlık insan. 
        Aynı zamanda hür iradesi olan, seçimleriyle belki de bütün akışı değiştirebilecek tek varlık da insan. Kendi içindeki ilkelliği ehlileştirebilecek, yepyeni katmanlara, yepyeni rotalara öncülük edebilecek tek varlık da insan. 
        Başta alıntıladığım gibi:
      
      'Kişi mutlu olmak için dünyaya gelmez. Kişi mutluluğunu kazanır, her zaman da çektiği acılar pahasına. Bunda hiçbir haksızlık yoktur; çünkü vicdan, herkesin göze almak zorunda olduğu deneyimler sayesinde elde edilir.'

         Asıl sorulması gereken soru, önce kendimize sonra deneyimlerimize en sonunda da vicdanımıza sahip çıkmaya hazır mıyız? 
         Neşe ile kalın...

  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dualite: İçimdeki Orman

Cesur Yürek

Mavi ve Anka Kuşu