"Çalışmak için kullanma kılavuzuna ihtiyaç duyan her ürün bozuktur."

müzik önerisi: https://www.youtube.com/watch?v=Q3oItpVa9fs


  Yine bahar ayları ve havanın dengesizlikleri insanı mahvediyor. Açan güneş, kaçan bulut, gelen yağmur derken, bir de sınav stresleri... Yaşasın kaos. Fakat karamsarlığa yer yok hayatlarımızda. O yüzden de üşenmiyorum bir çay demliyorum hemen.
   Öylesine değişik bir koşuşturmaca içindeyiz ki ne işlerimize tam yetişebiliyoruz ne de kendimize diye düşünüyorum. Böyle bir dünyanın içinde bu düşüncelerin önemi yok diyebilirsiniz. Neden kafaya takıyorsun hatta biz hiç böyle sıkıntılar çekmiyoruz da diyebilirsiniz. Ama Dr Seuss'un çok güzel bir sözü var: “Her kimsen o ol ve ne düşünüyorsan onu söyle; çünkü seni umursayanlar için fark edecek, umursamayanlar için fark etmeyecektir.” 
   Kısacası gerçekten umursayanlar için düşünmeye, düşünceleri beslemeye devam... 
   Düşünceme geri dönecek olursak da, öylesine değişik bir koşuşturmaca içindeyiz ki bazen çok ama çok anlamsız geliyor. Dayatılanla, gerçekten yapmak istediklerimiz arasındaki uçurumu düşünmek bile tüylerimi diken diken etmeye yetiyor. Hatta birçok insan eylemlerinin dayatıldığının onlara bilincinde bile değil. Kendine dön diyorum böyle durumlarda. Kendine dön ve boşver. Ama yapamıyorum. Çünkü bir şekilde insanlık olarak, toplum olarak birbirimizden etkileniyoruz. Etkileri çoğaltıyoruz. Galiba dayatılmış hayatların her birimizin üzerinde oluşturduğu etkiler beni rahatsız ediyor. Eğitim sistemindeki delikler. Teknolojide ve bilimde dünyadan her geçen gün geri kalmamız. Bunu fark etmeyişimiz. Ya da en kötüsü fark edip umursamamız. Taze kan olan gençleri önce liselerde sonra üniversitelerde ezberlettiğimiz bilgilerle öğütmemiz. Hatta onların ezberledikleri bilgileri mantığıyla öğrendiğini sanması. Aldıkları her iyi notla sistemin kazandığı her atışla, insanlığımızın kaybolması. Sistemde yanan odunlar olmamız... 'Ben yanan bir odun olmak istemiyorum.' diye haykırmak istiyorum kalabalıklara.  'Uyanın artık. O, sorgulamadan iyi sandığınız okulların hiçbiri gerçekten iyi değil çünkü ilhama dair tek bir kırıntı bile kalmayacak yakında.' demek istiyorum.
   Sanki sesim bütün bu çarklılarda duyulacakmış gibi.
   Şu aralar seçimlerden dolayı 1984 romanından hallice sokaklarımızda, devasa seçim ekranların gürültüsünde, kendimizden sürekli koptuğumuz kayıp şehirde, manzaralar dışında bir anlam kalmamışken, biliyorum ki duyulmayacak. Değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu içselleştiremeden akmaya devam edecek sokaklarda çılgın kalabalıklar. Dayatılanla, yanan bir odun olmak arasında gidip gelecekler. En sonunda bir mağaza vitrininde gördükleri indirimle gözleri parlayacak belki. Oysa gözlerini parlatan o indirimden aldıkları kıyafetleri Bangladeş'te korkunç koşullar içinde çalışan birinin diktiğini bilmeden. 
   Silkelenmeliyiz.
   Bu değiliz biz. Bu olmaya da razı olmamalıyız. Kullanma kılavuzuna ihtiyaç duyan robotlara döndürüldüğümüz, başarılı olmak için binlerce formül sunulan bizlerin yerine yakında gerçek robotlar gelince, ancak o zaman mı uyanacağız?
   Oysa Elon Musk'ın da söylediği gibi: 'Çalışmak için kullanma kılavuzuna ihtiyaç duyan her ürün bozuktur.'
   Neşe ile kalın.

                                         
   
   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dualite: İçimdeki Orman

Cesur Yürek

Mavi ve Anka Kuşu